3 Haziran 2011 Cuma

SIRRIMSIN, SIRDAŞIMSIN


40. Orhan Kemal Roman Ödülü Kamuran Şipal'in, Sırrımsın, Sırdaşımsın romanına verildi.



                                   "OKUR BENİ YAZDIKLARIMDA BULUR"

61 yıl önce ilk şiirini yayımlayan ve edebiyatımıza 84 yaşında yazdığı yeni romanı “Sırrımsın Sırdaşımsın”ı armağan eden Kâmuran Şipal’i Kafka çevirilerinden de tanıyoruz.

 Eserlerinde kahramanlarının iç dünyasını zengin soyutlamalarla ve betimlemelerle tanımlamaktan vazgeçmeyen Şipal’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Sırrımsın Sırdaşımsın”ı da böyle bir kitap.





- Alo, Kamuran Bey?
- Evet, benim.
- İyi günler dilerim. Vatan Kitap için son romanınız “Sırrımsın, Sırdaşımsın”ı da içine alan bir röportaj yapmak isterim sizinle. Uygun görür müsünüz?
- Teşekkür ederim ama ben röportaj vermiyorum.
- Peki, bir kahve sohbeti olsun o vakit...
- Çok naziksiniz ama prensip olarak yapmıyorum bunu...

Kelimeler tam da böyle miydi?
Peki ya bu önemli miydi?
İkna edemiyordum işte.
Bu son derece sevecen bir sesle, kırmadan, terslemeden röportaj talebimi reddeden kişi Kafka çevirileriyle bilinen, kendi öykü ve romanlarıyla da seçkin bir okur kitlesine sahip gizemli ve gözden ırak yazarımız Kâmuran Şipal’di.
84 yaşında yeni bir roman yayınlayan, edebiyat dünyamızın “uzak” yazarı...
Sözünü değil, yüzünü edebiyat dünyasından sakınır Şipal.
Öyle olmasa ikinci romanı (İlk romanı Demir Köprü- 1998) “Sırrımsın Sırdaşımsın”ı yazar mıydı? Yine ve elbette ayrıntılarla örülmüş son romanının sayfalarına kendisi kadar bizi de katar mıydı?

                                                  SANAT HAYATTAN BESLENİR





Sevgili okur, evet Kâmuran Şipal röportaj talebimi reddetti ama telefon sohbetimiz sırasında verdiği yanıtlarla meraklısına pek de bilinmeyen yaşamından, kişiliğinden ipuçları da uzattı.

61 yıl önce ilk şiirini yayınlayan ve edebiyatımıza 84 yaşında yazdığı yeni romanı “Sırrımsın Sırdaşımsın”ı armağan eden Şipal, eserlerinde kahramanlarının iç dünyasını zengin soyutlamalarla ve betimlemelerle tanımlamaktan hiç vazgeçmedi.

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Sırrımsın Sırdaşımsın”da böyle bir kitap.

Yoğun duyguları ve iç çatışmaları yine ince ince örmüş Şipal. Tanımlamalar her zamanki gibi zengin hatta sonsuz... Kitabında kahramanın döndüğü şehrin adını hiç geçirmese de okuyucu daha ilk sayfalarda nerede olduğunu anlayıveriyor. Ama içteki sayfalar, satırlar dolusu tanımlamalarla, ayrıntılarla, didik didik edilen hatıralarla öyle güçlü bir sahne yaratıyor ki okur da tıpkı kitabın kahramanı gibi “orada, o anı” yaşıyor.

Peki yazarımız “o anın” neresindedir? Ya da şöyle soralım, “Bu kendisiyle hesaplaşan kahramanımızın ne kadarı bizzat yazarımızdır?”

İşte şimdi sıra o yukarıda söz ettiğimiz ipuçlarında, telefon sohbetimize geri dönüyoruz:

- Kâmuran Bey, kitaplarınızı okuyanlar sizi de tanımak, görmek istiyorlarsa, onlara haksızlık etmiyor musunuz?
- Sanmıyorum... Hem beni ikna edememiş olmanız yazdıklarımı teyit etmez mi?
- Adana doğumlusunuz. Romanınız da Adana’da geçiyor. Yıllar sonra şehre dönen kahramanımız ne kadar sizi yansıtıyor? Okur onda sizi bulabilir mi?
-İnsan ne yazarsa kendini yazar” denir. Elbette yazdıklarımda ben de varım. Birebir kendim olmasa da yaşadıklarım, etkilendiklerim satırlarda bulunabilir.
-Yazılarınız, sanatınız hayatınızdan besleniyor tabii.
-Elbette, hayat sanattan, sanat hayattan beslenir.
-Öyleyse “Son kitabınızda doğduğu şehre dönen kahramanınızın çocukluğu, hatıraları sizin yaşamınızdan örnekleri de kapsıyor” diyelim mi? Okur, bu romanınızda anlatılanlarda sizi bulabilir mi?
-Yazılanlar yaşamın yansımasıdır.
Yazım hayatı boyunca “uzakta” kalmayı seçen yazarı “Sırrımsın Sırdaşımsın”ın satırlarında aramak okur için değerli bir kazanım olacaktır.

Hiç yorum yok: